Suriye’de Yaşanan İç Savaş

03.05.2017 - Çarşamba 11:46

2010 yılında baş gösteren Arap Bharı geri dönülmesi mümkün olmayan bir süreç başlattı. Bu süre içerisinde insan hakları, özgürlük, siyasi ve ekonomik kaygılarla seslerini yükseltmeye başlayan Araplar yeni bir dönemi başladığı mesajını veriyorlardı.

İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve sosyal medya araçları vasıtasıyla kısa sürede örgütlenen toplumsal hareketler yönetimlerinin istek ve beklentilerine yanıt vermeleri çağrısını yapıyorlardı. Barışçıl olarak başlayan hareketler ülke yönetimleri tarafından hoş karşılanmayıp şiddetle susturulmaya çalışında ucu alınamayan bir dönem başlamış oldu.

Tunus’ta kendisini ateşe veren genç birisinin yarattığı infial zamanla ülke geneline yayıldı. Arap dünyasına da sıçrayan toplumsal hareketler demokrasi, özgürlük, refah gibi konulardaki taleplerini açık bir şekilde dile getirmeye başladılar. Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen gibi ülkelerde büyük çaplı olarak gerçekleşen Arap Baharı, ayaklanma, protesto, miting ve silahlı çatışma gibi çeşitli şekillerde boy gösterdi. Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas gibi ülkelerde de etkili olan Arap Baharı Mısır, Tunus ve Libya ülkelerin yönetiminin değişmesine sebep olurken diğer ülkelerde de kapsamlı ya da kısmi reformlar ve ekonomik iyileştirmeler gibi gelişmelerin yaşanmasını sağladı.

Bu süreçte dikkat çeken ülkelerden bir tanesi de Suriye oldu. 2000 yılında Şam Baharı ile anılan olaylarda ekonomik ve siyasi olarak bir takım taleplerde bulunan Suriye halkı 2010 yılında yaşanan gelişmelere de kayıtsız kalmadı. İlk zamanlarda çok etkili olamayan muhalif görüşteki kişiler zamanla sosyal medya aracılığı ile daha örgütlü hale gelmeye başladılar.

Dera bölgesinde yaşanan olay ise ciddi bir infiale sebep oldu. Muhalif sloganları okul duvarına yazan öğrencilerin gözaltına alınması ve işkence görmesi ile başlayan protestolar yayılmaya başladı. Katılımcı sayısının da artması ile birlikte protestolar yönetim tarafından şiddetle bastırılmaya çalışıldı. Protestocuların üzerine ateş açılması sonrasında ise protestolar diğer şehirlere de sıçradı.

Devlet başkanı olan Beşar Esad, protestoları dış mihraklı olmakla itham ederken zamanla büyüyeceğini öngöremedi. İşin ciddiyetini anladığında gerçekleştirdiği kısmı reformlar ise toplumda karşılık bulmayınca olaylar büyümeye devam etti.

Bu süre zarfında örgütlenmeyi devam ettiren muhalefet Türkiye’de toplanmaya başladı. Ordudan ayrılan askerilerin de öncülük etmesi İle Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kurulmuş oldu. Lakin ülke içerisindeki muhalif kanadı bir bayrak altında toplamak mümkün olmadı. Bu süre zarfında ülkede çok çeşitli fraksiyonlar için yaşam alanı oluşmuş oldu. Barışçıl muhalefetin yanında, El Kaide gibi örgütlerin etkisi altında bulunan yeni oluşumlar Suriye içerisinde güçlenmeye başladılar.

Bu süre zarfında Türkiye tarafından yapılan reform çağrıları karşılıksız kaldı. Başbakan Davutoğlu’nun yürüttüğü mekik diplomasisi de Esad’ı ikna etmeye yetmeyince Türkiye açık bir şekilde muhaliflerden yana tavır aldı. Türk jetinin düşürülmesi, sınırda yaşanan saldırılar derken iki ülke arasındaki köprülerin hepsi atılmış oldu.
Muhalefetin giderek güçlenmesi ile Suriye rejiminin tepkisi de şiddetlendi. Havadan ve karadan gerçekleşen saldırılar ve kimyasal silah kullanılması nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetti. Muhaliflerin genel olarak yurt dışında örgütlenmeleri ise Suriye içerisindeki etkilerinin az olmasına neden oldu.

2013 yılı Mart ayında Ebu Bekir Bağdadi liderliğinde Suriye’de yeni bir silahlı örgüt ortaya çıktı. Türkiye’de IŞİD, DEAŞ, DAEŞ gibi çeşitli isimlerle anılan bu örgüt bölgeye yeni bir yıkım getirdi. İnternet üzerinden yaptığı propagandalarla dünyanın çeşitli noktasından sempatizan devşirmeyi başaran örgüt hızlı bir yükseliş trendi yakaladı. İslami kavramları kullanan örgüt dünya genelinde Müslümanlar açısından çok kötü bir imaja sebep oldu. Bölgedeki varlığı ile tehdit unsuru olmaya devam eden örgüt kan dökmeye devam ediyor.

Yaşanan çatışmalar ve saldırı altında kalan Suriye vatandaşları binlerce kayıp verdi. Bu dönemde çocuk asker, işkence, kaçırma olayları gibi birçok insanlık dışı olay yaşanmaya devam etti. Milyonlarca Suriye vatandaşı ise çeşitli ülkelere iltica etti.

2015 yılında dengeleri değiştiren en önemli gelişme ise, Rusya’nın Suriye’deki açıktan desteği oldu. İran yardımları ile yeterli başarı kaydedemeyen Suriye rejimi, Tahran’ın da destekleri ile Rusya’yı denkleme dâhil etti. Rusya’nın menfaatlerini de gözeten bu işbirliği sayesinde muhaliflere karşı önemli bir üstünlük sağlayan rejim, kaybettiği noktaları geri almaya başladı. Son olarak Halep’te yaşanan olaylarda görüldüğü gibi muhalifler karşısında üstünlük sağlamasına yardımcı oldu.

2016 yılı itibariyle Halep şehrinin rejim yanlılarının kontrolüne geçmesi ise Suriye’nin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Suriye’nin en büyük ikinci şehri olması ve bulunduğu konum itibariyle Halep taraflar için kritik bir önem taşıyor. Halep şehrinin elinde tutan tarafın yaşanan iç savaş sürecinde başarılı olma ihtimalinin artacağı düşünülüyor.

Muhaliflerin elinden Halep’in çıkması ise direniş açısından büyük bir kayıp olarak görülüyor. Ülke içindeki en büyük kentin kaybedilmesi ile birlikte muhalifler arasındaki ayrılıkların gün yüzüne çıkması ihtimalinden söz ediliyor. Halen Halep şehrinden tahliye sürecinin devam ettiği bölgede yaşanacak gelişmeler ülkenin kaderini etkileyecek gibi görünüyor.

Milyonlarca insanın ülkesini terk etmesine, yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan Suriye iç savaşı mezhep endeksli tartışmalarla devam edecek gibi görünüyor. Ulusal bütünlüğünü sağlama konusunda umutların yitirilmeye başlandığı ülkede yakında dönemde yaşanacak olan gelişmeler endişe ile takip ediliyor. 2017 yılı içerisinde birliğini sağlamış bir Suriye beklentisi maalesef dile getirilemiyor.

YORUM YAZ

Yorum Yazabilmek İçin Lütfen Giriş Yapın.